Bir Kitap Tanıtımı: ” BYE- BYE TÜRKÇE”
07.02.22
Oktay Sinanoğlu’nun Türkçe ile ilgili makale, söyleşi ve
konferanslarından derlenmiş “Bye Bye Türkçe”, adlı Otopsi yayınları tarafından 2000 yılında
basılan kitabında, Türkçe’nin önemi üzerinde durmaktadır.
Sinanoğlu, bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi için
dilini korumasının şart olduğunu belirtmektedir. Kitap, aşağıdaki ana
başlıklardan oluşmaktadır.
Bir New York Rüyası:
Yazar ilk
bölümde gördüğü bir rüyayı anlatmaktadır. Daha önce bir dönem yaşadığı New
York’tadır. Yıl 2050’dir. New York caddelerinde yürüyen yazar, cadde üzerindeki
işyerlerinde gördüğü levhalar karşısında şaşırır. Çünkü dev levhaların üzerinde
Türkçe isimler yer almaktadır. İşyeri isimleri yarı Türkçe’dir: Rahat Shoes,
Car Merkezi gibi. Bu sırada yol üzerindeki bir gazete bayisinde gördüğü gazete
ve dergilerin üzerinde de Türkçe isimler vardır. Dinlenmek için oturduğu bir
yerde İrlanda asıllı bir Amerikalıya gördüklerini sorar. İrlanda asıllı adam,
21 nci yüzyılın başından itibaren Türklerin ekonomik olarak güçlendiklerini,
Avrupa ve Amerika’nın ise giderek gerilediğini söyler. Türk dilinin, Türk
müziğinin, Türk filmlerinin yaygınlaştığını, Türkiye’nin batılı öğrencileri
kendi üniversitelerinde okuttuğunu söyler. Okuttuğu öğrencilere de Türkçe
öğrenme zorunluluğu getirmiştir. Ayrıca Türkiye’nin, Amerika’da yaşayan
vatandaşları için azınlık okulları açtığını, zamanla Amerikalıların da
çocuklarını bu okullara gönderdiğini söyler. Bu arada krize giren bir Amerikan
okulunda eğitim dili Türkçe olmuş, giderek bu tür okulların sayısı artmıştır.
Artık Türkçe eğitim veren okullar ülkenin en önemli eğitim kurumları olmuştu.
İrlandalıya göre bütün bu gelişmeler bir kültürel soykırımdı ve hiç kimse buna
ses çıkarmıyordu. Duydukları karşısında şaşkına dönen yazar eve gitmek için
caddeye çıkar. Cadde çok kalabalıktır, metro ile gitmeye karar verir. Fakat
daha önce metro durağı olan yer şimdi bir araba parkıdır. Herkes arabalar ile
seyahat etmektedir. Gördükleri karşında üzülen yazar birden ter içinde uyanır
ve gördüklerinin rüya olduğuna sevinir. Tabi bu rüyada Amerika olarak
bahsedilen ülke Türkiye’dir, ülkemizin bugünkü durumu eleştirilmektedir.
Bir Milleti Yok Etmenin Yolu:
Yazar bu bölümde, dilini kaybeden bir milletin nasıl yok olduğunu
örneklerle anlatmaktadır. İngilizler İrlanda’nın ana dili olan Gealik dilini
eğitim dili olmaktan çıkarmışlar, yerine İngilizce’yi getirmişlerdir. Bir nesil
sonra Gealik bilen İrlandalıların sayısı % 30’a kadar düşmüştür. Durumun
farkına varan İrlandalılar mücadeleye başlamışlardır. Ana dillerini yeni
nesillere yeniden öğretmek için dershaneler açmışlardır. İşinden çıkan
İrlandalılar kurslara gidip dilini öğrenmeye başlamıştır. Bu bilinçlenmenin
ardından uzun çatışmalar neticesinde bağımsız İrlanda Cumhuriyeti kurulmuş ve
devletin resmi dili Gealik olmuştur.
Atatürk ve Türk Bilim Dili:
Yazar bu bölümde, Atatürk’ün Türkçe’ye verdiği önemi, dil devriminin
sonuçlarını çeşitli örneklerle anlatmaktadır. Atatürk’e göre bir milletin
varlığını sürdürebilmesi için en önemli şartlardan birisi dilini
koruyabilmesidir. Kurtuluş Savaşının ardından Atatürk’ün üzerinde durduğu
konuların başında Türk dili geliyordu. Türk dilinin yok olması durumunda
Türklük diye bir şeyin kalmayacağına inanıyordu. Özellikle 1928-1934 yılları
arasında Türk dili üzerinde bizzat kendisi çok önemli çalışmalar yapmıştır.
Atatürk bilim alanında da Türkçe’nin gelişmesi için çaba sarf etmiştir. Hatta
geometri öğretmenleri tarafından kılavuz olarak kullanılmak üzere Türkçe
geometri kitabı yazmıştır. Atatürk yabancı dil öğrenimini de desteklemiştir.
Atatürk ölümüne kadar dilin önemi üzerinde durmuştur. Hatta, ölüm döşeğinde
yatarken bile dil çalışmalarının sıkı bir şekilde devam etmesi talimatını
vermiştir.
Yüksek Öğretim ve Yabancı Dil:
Yazar bu bölümde eğitimde yabancı dil konusuna değinmekte, ülkemizde
uygulanan yabancı dil eğitiminin yanlışları üzerinde durmaktadır. Eğitim dili
her seviyede Türkçe olmalıdır. Yabancı dille eğitim verilen okullarda hazırlık
sınıfı gereksizdir. Bir yıl süren hazırlık sınıfları devlete çok büyük mali yük
getirmektedir. Halbuki iki aylık yaz kurslarında da bu eğitimin verilebileceği
belirtilmektedir. Eğitimde amaç ezberci, kalıpçı yerine araştırıcı gençler
yetiştirmek olmalıdır. Bilimin her alanında söz sahibi olabilecek insanlar yetiştirilmelidir.
Ayrıca yazar, fen bilimlerinin İngilizce eğitim ile öğrencilere
verilemeyeceğini düşünmektedir. Çünkü yeteri kadar İngilizce öğrenemeyecek
öğrenciler fen, fizik, matematik gibi dersleri de iyi öğrenemeyeceklerdir.
Öğrenciler Türkçe eğitim ile bu dersleri daha iyi öğrenebilirler. Türkçe olarak
bu eğitimi alanlar mesleğinde ilerlemek istiyorsa İngilizce’yi kendileri ayrıca
öğrenebilirler. 1953 yılından itibaren Türk okullarında yabancı dille,
özellikle İngilizce eğitim yapılmaya başlanmıştır. Bu durum Türk biliminin
gelişememesinin en önemli nedenlerindendir. 1953’ten önce sadece Robert Koleji,
St.Joseph Lisesi gibi yabancı okullarda yabancı dille eğitim verilirken
günümüzde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi, Bilkent, Koç gibi bir çok
üniversitede eğitim dili İngilizce olmuştur.
Yazar Sinanoğlu ayrıca, Türkçe’nin İngilizce’den daha eski bir dil olduğunu,
Türkçe’nin belirli bir kural yapısı olduğunu belirtmektedir. İngilizce’nin
geçmişi en fazla 500 senedir, beş dilin karışımından oluşmuştur ve belirli
kuralları yoktur. 1953 yılından itibaren İngiliz ve Amerikan gizli
teşkilatlarının faaliyetleri ile Türk okullarında eğitim dili İngilizce olmaya
başlamıştır.
Uluslararası Bilim ve Ulusal Eğitim
Dili:
Oktay Sinanoğlu yabancı dille eğitimi şu şekilde açıklamaktadır: Ulusal dil
yerine yabancı dili öğretmek, birçok veya bütün dalları kendi dilinde hiç
öğretmeden yalnız yabancı dille öğretmek. Türk okullarında yabancı dille eğitim
1953 yılından sonra yaygınlaşmıştır. Yazar, Türkiye’de eğitimin yabancı dille
yapılmasını savunanların yanıldıkları noktaları ise şu şekilde açıklamaktadır.
“Bilim uluslararasıdır, uluslararası bilim dili de İngilizcedir, bu nedenle
eğitim dili de İngilizce olmalıdır.” yanılgısı.
“Çocuğumuz yabancı dil öğrensin, bunun için de yabancı okula gitsin.”
yanılgısı.
“Üniversitelerimiz uluslararası üniversiteler olacak, Ortadoğu’nun çeşitli
ülkelerinden yabancı öğrenciler gelecek.” yanılgısı.
“Kendi dilini kullanmayı, geliştirmeyi istemek şovenlik; İngilizce eğitimini
ilericilik sayma“ yanılgısı.
21 nci Yüzyılda Türkiye’nin Hedefleri
Açısından Eğitim:
Yazar bu bölümde güçlü bir ülke olabilmek için eğitimin nasıl olması gerektiği
konusundaki fikirlerini belirtmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Türk eğitim sisteminin dili Türkçe olmalıdır. Meslek dallarının gereksinimine
göre çeşitli yabancı diller ayrıca öğretilmelidir. Özel yaz kurslarıyla bu
eğitim verilebilir, hazırlık sınıflarına gerek yoktur. Ezberci, kopyacı,
kalıpçı değil araştırıcı gençler yetiştirilmelidir. Yurtdışında okumak gibi bir
özentiye son verilmelidir. Her seviyedeki öğretimde gençlerimize hem batı, hem
Türk ve Asya kültür, tarih ve felsefeleri öğretilmelidir. Üniversitelerde
bilimin her alanında hamle yapılmalıdır. Vatanını ve milletini seven, kendi tarihini,
kültürünü ve Türkçe’yi çok iyi bilen, aynı zamanda batıyı da öğrenen, seçeceği
mesleğe göre bir yabancı dili yeterince bilen nesiller yetiştirecek bir eğitim
sistemi geliştirilmelidir.
İngilizce
Öğrenmenin Yolu:
Oktay Sinanoğlu, yabancı dil eğitimi yerine yabancı dille eğitimin bir ülkeye,
bir ulusa yapılabilecek en büyük hainlik, en büyük alçaklık ve bir insanlık
suçu olan “kültürel soykırım” olduğunu ifade etmektedir. Bağımsız bir ülkede
yabancı dille eğitim o ülkenin anayasasına aykırıdır ve bu konuda taviz
verilmemelidir. Yazara göre, insanların mesleklerine göre kendilerine yetecek
kadar yabancı dil öğrenmeleri yeterlidir. Bunun için de en kolay, en ekonomik,
en etkili yöntem kullanılmalıdır. Yazara göre yabancı dil öğretmenin en iyi
yolu, gece veya yaz kurslarında, görsel, işitsel lisan laboratuvarlarında bu
eğitimin verilmesidir. Okullardaki eğitim dilini İngilizce yaparak yabancı dil
öğretmek gibi bir yöntem yoktur ve hiçbir bağımsız ülkede kullanılmamaktadır.
Türkçesi Dururken
İngilizcesi:
Oktay Sinanoğlu bu bölümde, dilimize karışmış yabancı kelimelerden örnekler
vermektedir. Bunda özellikle televizyonların ve gazetelerin etkisi olduğunu
belirtmektedir.
Yeniden Kurtuluş Savaşı: Nereden
Başlayalım?
Oktay SİNANOĞLU, dilimize yapılan saldırıların altında yabancı dille
eğitimin temel silah olarak yattığını ifade etmekte ve yapılabilecekleri şöyle
özetlemektedir:
Türk halkı yabancı dil yalnızca bu şekilde öğretilir diye aldatılmıştır.
Hazırlık sınıfı diye bir uygulamanın başka ülkelerde olmadığını herkese
duyurmalıyız.
İnsanların kendi mesleklerini takip edecek kadar yabancı dil bilmesi
yeterlidir.
Hukukçularımız yabancı dille eğitimin Anayasaya aykırı olduğu konusunda gerekli
makamları uyarmalı ve davalar açmalıdırlar.
Orta ve yükseköğretimde yabancı dille eğitim yasaklanmalıdır.
Günlük yaşantımızdaki konuşmalarımızda İngilizce sözcükler kullanmak övünülecek
değil ayıplanacak bir şey olmalıdır.
Belediyeler, sorumlu kuruluşları ve işyerlerini Türkçe isimler kullanmaya
teşvik etmelidirler.
Bu konu ile ilgili Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili
dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her
Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bizde Türk dili, Türk
milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz
hadiseler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin,
velhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza
olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. “ sözü kayda değer olsa gerek.
Kaynak: Oktay
Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe, Otopsi Yayınevi, 2000