Osmanlı Medresesi
22.01.24
Osmanlı’da Medreseler:
Geçmişe dönülüp bir göz
atıldığında Medreselerin yani hem orta hem de yüksek eğitim kuruluşunun
karşılığı olan eğitim müesseseleri , yalnızca Osmanlı imparatorluğunda olmadığı
bilinmektedir. Medreseler, İslam tarihi adına önemli kuruluşlardır. İslam eğitiminin
yanı-sıra pozitif bilimlerin de yer edindiği kuruluşlardı.
İslam geleneğinde ilk eğitim öğretim yerleri camiler idi. Ancak, artan müslüman nüfus ve de fethedilen yerlere İslam geleneğini, medeniyetini anlatmak camilerde pek yeterli değildi. Abbasi zamanında eğitim bilim hareketlerine önem bir önceki Emevi devletine nazaran daha da artmıştı. Dönemin en meşhur okullarından biri “Beytü-l Hikme” açılmış ve de böylece Medrese geleneği ortaya çıkmış oldu Osmanlı medeniyetinden önce Selçuklu dönemi medreseleri oldukça önem arz etmektedir. Selçuklu dönemi “Nizamiye Medreseleri” döneminin en önemli ilim adamlarını yetiştirmekteydi. Selçuklu döneminde Merv, Herat, İsfahan, Belh, Basra, Musul, Taberistan ... Şehirlerinde mevcut olan Medreseler takip etti. Geçiş (Beylikler) döneminde de önem arz eden Medreseler Osmanlı döneminde de daha da gelişmiştir. Osmanlı medreselerini her açıdan incelediğimiz zaman bu konu hakkında birçok şey söyleyebiliriz. Osmanlı zamanında, Enderun hariç eğitim faaliyetinde bulunan genel kuruluşların ismiydi. Peki medrese ne demekti? Arapça olan bu kelime “ ders” kelimesinden gelmektedir bununla beraber genelde bu kuruluşta ders verene ise “Müderris”, Yardımcılarına “Muid”, Öğrencilerine ise ise Danişmend ya da Talebe denilmiştir. Osmanlı döneminde ilk medrese bilinildiği üzere Orhan Bey döneminde açılmıştır. (1331 İznik Medresesi), Bu medrese de başa getirilen Müderris ise,”Davud-u Kayseri olarak bilinmektedir. İlk dönem Osmanlı müderris ihtiyacını Mısır gibi Arap ülkelerinden karşıladığı bilinmektedir. Yapılan fetih ve iskanlarla birlikte Osmanlı medresesi, Bursa, Edirne illerinde de artış göstermiştir. İlk zamanlar İznik Medresesinin eğitim faaliyetinde ön sırada olduğu bilinse de geçen zaman ile beraber Bursa ilinde eğitimsel açıdan daha da artış olduğu bilinmektedir. Edirne de yer alan Daru-l Hadis olarak bilinen medresesi kuruluş dönemi Osmanlı’sının gözdesi olduğu hakkında bilgiler de yer almaktadır İlk dönem medreselerinin müfredat durumları ile ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Fatih Sultan Mehmet Han dönemine baktığımız zaman ise, Medreselerin ve ilim faaliyetlerinin en üst noktaya çıktığını görebilmekteyiz öyle ki dönem padişahı eğitim faaliyetlerinde sadece medreseler ile değil, o zamanlarda aktif faaliyet gösteren tüm eğitim kuruluşlarında etkisini arttırmıştır. Fatih dönemi medreseleri incelendiği zaman ise, bu dönemde yeterince sistemleşen devlet yapısı sonucunda, Sahn-ı Seman medresesinin ortaya çıktığı bilinmektedir. Fatih’in yazdırmış olduğu kanunname de “Medaris-i Semaniye olarak da yer almaktaydı.
İstanbul’un Fethinin ardından donemin sultanı “Fatih Cami’yi var olan kilisenin yerine yaptırmıştır. Bu camiinin etrafına ise, Sahn-ı Seman denilen 8 adet medrese inşa ettirmiştir. Bu medreselerin en büyük amaçlarından biri yüksek öğretim, yani bir nevi üniversite öğrencisi yetiştirmektir. Bu medreselerde genellikle pozitif bilimler de verilmekte idi, Hatta bazı kaynaklarda verilen ibarelere göre, Astronomi ve matematik derslerine Mahmut Paşa ve de Ali Kuşçu’nun eğitim verdiği bilinmekte idi. Sahn-ı Seman medreselerinin her birinde 9’ar odacıklar bulunmakta ve de hocaların yeme, barınma gibi ihtiyaçları karşılanmaktaydı. O dönemde müderris maaşlarının 50 akçe olduğu bilinmektedir. Osmanlı medresesinin Fatih ile daha da düzenli hale getirilmesiyle müfredat konularına da bakmak gereklidir. Denildiği gibi yalnızca Hadis, Fıkıh, Tefsir ve Kuran-ı Kerim ilimi talebeye verilmemiş, Astronomi, Matematik, Kimya gibi bilim dallarında da önem arz etmekteydi. Talebelerin eğitim müddeti hakkında ise tam net bir bilgi de elde edilememiştir. Ancak elde edilen bilgilere göre, Sahn-ı Seman medreselerinde seviyeden seviyeye göre bazı kitapların okutulduğu bilinmektedir. Bunlar; Haşiye-i Tacrid, Mitfah kitaplarıydı. Klasik denilen dönemde Yalnızca Fatih Sultan Mehmet değil, Muhteşem Süleyman da çağın gerektirdiği en ihtişamlı şekilde düzenlemeler yapmıştır. Sahn-ı Seman medreseleriyle önemli kademelere devlet adamları yetişmiş, Süleymaniye medreseleri de bu geleneği devam ettirmiştir. Süleymaniye Medreseleri Osmanlı eğitim kuruluşları arasında önem arz etmektedir. Kaynak incelmesi yapıldığında Süleymaniye Medreseleri hakkında çok da bilgi bulunmamaktadır. Bu eğitim kuruluşu da İslami ilimler ve de astronomi, matematik öğrenimi dışında Tıp alanında da öğrenci yetiştirmiştir. Osmanlı’da 1556 senesine kadar Muhteşem Süleyman’ın medresesi dışında bir tıp okulunun bulunmadığı bilinmektedir. Burada okutulan derslerin daha da teorik bir şekilde gerçekleştiği bilinmektedir. Daha önceleri okutulmayan kitapların bu dönemde okutulmaya başladığı görülmüştür. Süleymaniye Medreselerindeki müderrisler dört gün azami olarak 5 saat derse girdikleri bilinmektedir. Bununla beraber tıpçı danişmentler için birkaç değişiklik olmuş iki gün teoride der alırken diğer kalan günde uygulamalı olarak öğrencilerin darüşşifa hanelerde öğrenim görmesi sağlanmıştır. Tüm masrafların karşılanması için vakıflar tesis edilmiş ve de bütçe geniş tutulmuştur. Bu medreseler Osmanlı döneminde 3 asır ayakta durabilmiştir. Verilen bazı kaynaklara göre medrese düzeni 19 ve de 20. Yüzıla kadar şu şekilde sıralanmıştır: İbtidâ-i Hâriç / 2. Hareket-i Hâriç / 3. İbtidâ-i Dâhil / 4. Hareket-i Dâhil / 5. Mûsıla-i Sahn / 6. Sahn-ı Semân / 7. İbtidâ-i Altmışlı / 8. Hareket-i Altmışlı / 9. Mûsıla-ı Süleymâniye / 10. Süleymaniye / 11. Hâmis-i Süleymaniye / 12. Dârülhadis olarak bilinmektedir.
Genel olarak ders
programları hakkında bilgi verilecek olur isek; genellikle bu okullardan mezun olduktan sonra müderris, kadı, imam, müftü olunulduğu için, dini bilgilere
daha fazla önem verilmiştir. İlk dönemlerde fıkıh, kelam, hadis eğitimi yoğun
olarak yapılmıştır. Tabii ki bununla beraber hikmet, hendese, mantık gibi
ilimler de öğrencilerin eğitimine sunulmuştur bu akli ilimler nakli ilimlere
yardım aracılığı ile başta verilmiştir. Müfredatlarındaki kitaplar ise çoğunlukla
Arapça olarak okutulmaktaydı. Genellikle din adamı ve de bununla berber dini
eğitimler daha çok verildiğinden dolayı Arapça eğitimin verilmesi daha olması
gereken olmuştur. Müderrislerin maaşları
ise günlük aldıkları yevmiyelerle belli olmuştur. Yapılan çalışmalarda bunlara .
1. Hâşiye-i Tccrid
2. Miftalı
3. Kırklı
4. Ellili
a) Hâriç
b) Dâhil
5. Sahn-ı Semân
6. Altmışlı
İsimleri verilmiştir.
Otuzlu, kırklı gibi denmesinin nedeni ise, hocaların günlük olarak aldığı
yevmiyelerden yola çıkılarak verilmiştir. Her ne kadar Kanuni dönemi medreselerin en
parlak devri olsa da bozulmaların da bu dönemde yaşandığı bilinmektedir. Bunu
ise o dönemlerde yazılarında belirten Lütfi Paşa, Gelibolulu Mustafa Ali, diğer
padişahların döneminde Koçi Bey’in de bu durumdan oldukça rahatsız olduğu ve de
bunu eserlerine yansıttığı bilinmektedir. Kanuni döneminde başlayan iltimas ve rüşvetle
bir yere gelme olayı medreselerin muhteşem eğitimini sarsmıştır. Ve de o
yüzyıllardan sonra yeterince kaliteli eleman yetişemediği için gerilemesinde
büyük bir rolü üstlenmiştir. Bozulmadaki diğer nedenler incelendiğinde, o
dönemlerdeki siyasetin eğitimi etkilemesi,
dini her zaman eğitimle bir tutmak ve yeni fikirlere açık olamamak, medreselerdeki müfredatın bir süreden sonra
kendini yenileyememesi, batının ortaçağ kalıplarını kırıp kendini yenilenmesiyle birlikte bu olayın medreselerin bünyesinde kendi iç dinamiğinde kabul etmemesi
ve de bir süre sonra karşılaştırma yapmaması, Osmanlının son dönemlerinde toprak kaybetmesi ile büyük şehirlere oldukça göç alması ve de eğitim
kuruluşlarının nüfustan dolayı sosyal tesis görevini üstlenmesi, 19. Yüzyıl
medrese eğitimlerinde akli bilimlerin tamamen müfredattan çıkarılması, eğitimde
dogmanın yerleşmesi gibi birçok etken
medrese eğitiminin gerilemesine ve sonunda çökmesine neden olmuştur.