Tam adı “Stephen William Hawking” olan Stephen
Hawking, İngiliz bir bilim adamıdır. İlgilendiği alanlar fizik, evrenbilimi,
astronomi ve matematik olup bu konularda teorileri bulunur. Genç yaşında
yakalandığı ve tedavisi bulunmayan hastalığına rağmen Stephen Hawking çağının
en başarılı ve saygın bilim adamları arasında gösterilir. Cambridge
Üniversitesi’nde 30 yıl boyunca tam zamanlı matematik öğretim görevlisi olarak
çalışmıştır.Hawking 8 Ocak 1942 yılında dünyaya gelmiştir.
8 yaşındayken Londra'dan 20 mil uzaktaki St Albans'a gitti. 11 yaşında St Albans okuluna kayıt oldu. Hawking St Albans Okulu'ndan mezun
olduktan sonra babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejine devam etti. Babası onun tıp
okumasını istiyordu, ancak o matematiği seviyordu. Fakat okulun matematik bölümü mevcut değildi. Bu yüzden onun
yerine fizik öğrenimi görmeye başladı. Üç yıl sonra doğa
bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirildi. Hawking daha sonra
kozmoloji (evrenbilim) üzerine çalışmak üzere Cambridge'e gitti. O zamanlar
Oxford'da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge'de danışman olarak Fred
Hoyle'u istemesine karşın Dennis Sciamaatanmıştı. Doktorasını aldıktan sonra
ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College'de profesör
asistanı oldu.
“Büyük Patlama
– Big Bang”den başlayıp kara deliklere uzanan zamanın “kısa” hikayesi. Big Bang
denince akla ilk gelen kişilerden biri olduğu için son yıllarda önce adını
sonra da kendisini komedi dizisi “Big Bang Theory”de de duymaya başlamıştık. Stephen Hawking sadece dizilerde Sheldon’ın
hatalarını bulmakla kalmadı, Einstein’ın eksik bıraktığı bazı şeyleri de
tamamlamaya çalıştı. Özellikle kara deliklerle ilgili. Kara deliklerin aslında
o kadar da kara olmadığını ileri sürdü. Onların parçacık yaydığını ve bu sayede
kütle kaybettiğini söyledi. Bu teorik radyasyona artık Hawking
ışıması deniyor. Stephen
Hawking farklı gibi görünen dünyaları açıklayacak bir teori geliştirmeye
çalıştı. En küçüklerin dünyasındaki kuantum teorisiyle en büyüklerin
dünyasındaki genel görelilik kuramını birleştirmeye çalıştı. Ve bunu yapmaya çalışırken neyi
buldu? Kara deliklerin sadece içine bir şeyler çektikçe büyüyen bir dev gibi
olmadığını aynı zamanda bu radyasyonla yani kendi adını verdiği Hawking
ışımasıyla kütle kaybettiğini. Einstein’ın
“izafiyet teorisine” göre kara delikler küçülemezler, yani olay ufuklarının
alanı azalamaz. Bu bilim dünyasını şaşırtan yeni bir teori ve işte bu yüzden
Stephen Hawking sadece dizilerde boy gösteren bir imajdan ibaret değildi.
1973'de
Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Stephen Hawking, Uygulamalı
matematik ve Kuramsal fizik bölümüne geçti. 1979'dan sonra matematik bölümünde
Lucasian matematik profesörü oldu. Bu profesörlük 1663 yılında üniversite
parlamento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. İlk olarak Isaac
Barrow sonra 1669'da Isaac Newton'a verilmişti. Hawking, evrenin temel
prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein'ın Uzay ve
Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramının, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle
sonlandığını gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı'nın
birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu yirminci yüzyılın ikinci
yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da
karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp
buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da
evrenin bir sonu ve sınırı olduğuydu. Bu da evrenin başlangıcının tamamen
bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.
Stephen Hawking 1960'ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik
lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde
seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel
faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking'i tekerlekli sandalyede yaşamaya
mahkûm etti. Ünlü bilim insanı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu
için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı
sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor. Şu anda Hawking, bilimsel uğraşlarında
ve günlük yaşantısında çevresinden ve ailesinden büyük destek almaktadır.
Konuşmak istediği anda, elindeki elektronik aleti sıkarak, sandalyesine bağlı
özel bilgisayarının ekranına, dakikada ortalama 10 kelimeyi
sıralayabilmektedir. Bu sessiz konuşan dehanın, özel bilgisayarının hafızasında
yaklaşık 2600 kelime bulunmaktadır. Böylece herhangi bir kelimeyi söylemek
istediğinde ekrana yazabilmektedir. Sağlıklı insanların konuşmalarında
kullandığı kelime sayısı da 2500 civarındadır. Dolayısıyla Hawking, duygularını
ifade etmede kelime sıkıntısı çekmemektedir. Hayatını
bir tekerlekli sandalye üzerinde geçiriyor. Neredeyse bilim-kurgu hikayelerinde
gördüğümüz kavanozdaki bir beyin gibi yaşıyor hayatı. Konuşma
yetisini kaybedince bir bilgisayar yardımıyla iletişim kurmaya başlıyor.
Hareket edememesine rağmen son anlarına kadar düşünmeye, çalışmaya, üretmeye
devam ediyor. Adeta hayatının sonuna doğru sağırlaşmaya başlayan Beethoven’ın
kompozisyonlarına devam etmesi gibi o da bilimsel çalışmalarını aksatmıyor. Stephen Hawking, öğrenme serüvenine
Oxford Üniversitesi’nde başladı. “İngilizce konuşan dünya”nın en eski
üniversitesidir bu. Kurulduğu tarih tam olarak bilinemiyor ama 1096’dan beri
orada sürekli olarak eğitim yapıldığı kesin. Neredeyse 1000 yıldır. Hawking
daha sonra Cambridge Üniversitesi’ne geçiyor ve hayatının sonuna kadar orada
çalışmalarına devam ediyor. Bu üniversite de 1209 yılından beri faaliyet
gösteren bir eğitim kurumu. Hatta öyle ki Isaac Newton da bu okulda
profesörmüş. Stephen Hawking, daha önce Newton’un sahip olduğu bir pozisyona
gelmiş, bir Lucasian profesörü olmuş. Dünyanın en prestijli akademik
ünvanlarından biri bu. İşte yüzyıllardır ısrarla, nesilden nesle devam eden bir
öğrenme ve öğretme eylemi, akademik bir geleneğin oluşmasına yol açıyor ve bu
gibi bilim insanları ancak böyle ortamlarda yetişiyor.
Ünlü fizikçi en son 25 Kasım tarihinde Vatikan'da "Evrenin Kaynağı"
başlıklı bir konferans vermiş ve Papa Francis ile görüşmüştü.
1942 yılında İngiltere'nin Oxford kentinde doğan Steven Hawking, kuantum fiziği
ve kara delikler üzerine yaptığı çok kapsamlı çalışmalarla tanınıyor.
Bilimsel araştırmaları 40'ın üzerinde dünya diline çevrilen Stephen Hawking,
bilim çevrelerinde Albert Einstein'dan sonraki en büyük dahi olarak
görülmektedir.
14 Mart 2018
tarihinde sabaha karşı, Cambridge, İngiltere'deki evinde 76 yaşında öldü. Ailesi ölüm sebebini
açıkladı, "huzur içinde öldü" açıklamasını yaptı. Stephen Hawking'in
henüz 21 yaşındayken yakalandığı ve tedavisi olmayan ALS hastalığı
yüzünden öldüğü düşünülmektedir. Pek
çoğunuzun fark ettiği gibi Galile’nin ölümünün 300. Yıldönümünde doğan bu
parlak beyin, Albert Einstein’ın doğduğu Pi gününde de ölmüş oldu.
Kaynakça: https://tr.wikipedia.org/wiki/Stephen_Hawking#:~:text=Stephen%20William%20Hawking%20CH%20CBE,12%20onur%20derecesi%20almıştır.
https://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/stephen-hawking-kimdir-stephen-hawkingin-hayati-40637534
https://www.vargonen.com/blog/stephen-hawking-kimdir-hayati-ve-buluslari-nelerdir/
https://barisozcan.com/kimdi-bu-stephen-hawking/